Beklentileri ve Gelişmeleri Okuyamayanlar Merkez'in Biriktirdiği 60 Milyar Doları da Zamanında Kullanmadı. Rekor Rezervi Boşuna mı Biriktirdik?
İktisat gerek mikro gerek makro anlamda beklentilerle şekillenir. Bir yıl sonra ilk çocuğunuza sahip olmayı veya iş değiştirmeyi hedefleyebileceğiniz gibi bir ay sonra kurban bayramı nedeniyle ülke ekonomisinde bazı değişiklikleri de bekliyor olabilirsiniz. İşte bunlar sizin nasıl davranacağınızı, ne tüketeceğinizi, hatta tüketip tüketmeyeceğinizi belirler.
İktisat eğitimi alanların ve bu alanda çalışanların beklentilerin önemini bilmeleri gerektiği halde sorumsuz ya da bilgisiz davranmaları Türkiye'de çok olağan bir durum. Bazı yazarlar sürekli olumsuzluklardan, yeni krizin geldiğinden bahseder. Karar alma aşamasında bazıları, kendileri gibi olanların, müşterilerinin ve tüm toplumun beklentilerini okumak istemez ya da okuyamaz. Ama aslında beklentileri doğru okumanın ne kadar zor olduğunu da kabul etmeden geçmeyelim.
Birkaç yıldır ülke ekonomisi bir raya girmişti. Enflasyon ve faizler düşüyor, buna rağmen büyüme sürüyordu. Bu sonuca ulaşmak için uygulanan yöntemi şu anda tartışmıyorum, ya da bir yöntem uygulanıp uygulanmadığını, belki de uluslararası fazla likidite temel nedendir. Ama "raya girdi" dememin temel nedeni az önce önemini vurguladığım beklentilerin düzelmesi, iyimserleşmesi, eskiye kıyasla daha uzun bir vadenin görülebilir olmasıdır. Böylece karar almak bazıları için kolaylaşmıştır. Bu olumlu havayı yakalarken beklentilerin iyileşmesinin temel birkaç nedeninden biri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası politikaları ve de rezervi olmuştur. Siyasiler sık sık tarihi seviyelere yükselen döviz rezervinin bir teminat olduğunu, döviz krizi olmayacağını dile getirdi. İyimser iktisatçılar bu rezervin istediğimiz zaman bize yardımcı olacağını umarken bazı kötümserler rezervin aşırı biriktiğine bile değindi.
Geldik Mayıs 2006'ya. Dalgalanma başladı, güçlendi ve durmadı. İlk faiz arttırımı da etkisiz oldu. Çünkü az önce söylediğim gibi gerçekleşmeleri ve beklentileri okuyamadık. Döviz talebi "YTL az kazandırıyor" düşüncesiyle güçlenmedi, gerek yerli gerek yabancı daha yüksek YTL faizi istemedi. Talep ettiklerinde döviz alabilecekleri, döviz likiditesi olan bir ortam istediler, ama Merkez Bankası ve pek çok kişi ve kurum bunu okuyamadı. Faiz arttırımıyla ümit tazelendi. Ve 60 milyara dayanan döviz rezervi kullanılmadı!
Rakamları kontrol etmedim ama 60 milyar dolarlık rezervin 37 milyar doları yükümlülük diye hatırlıyorum. Ve geri kalan meblağ küçümsenir değil. İşte bu rezerv bugünler için biriktirilmedi mi? Karar alıcılar hemen üstte dediğim gibi beklenti ve talebi okumakta bu kadar mı yetersiz kaldı, yoksa dalgalanmayı yeni kriz gibi mi gördü, çok korkup "bu rezerv bile müdahele için yetmez" diye mi düşündü. Bunları Pazar günü şehir dışından dönünce yazmak istedim, ama bugüne kısmet oldu. İki günde gelişmeleri görme avantajım oldu diye düşünmek mümkün ama ben de bunları yazarken geleceği yanlış tahmin etme riskini üstüme almış oluyorum ve diyorum ki, işte son iki günde piyasadaki YTL miktarını kısmak, rezervden döviz satma ve döviz isteyene döviz vermek bir aydır yapılanların tümünden daha etkili oldu. "Dalgalanma zaten durulacaktı" diye düşünmek mümkün, ama ben duruldu demiyorum. Sadece isteyince dövizi frenlemek mümkün demek istiyorum. Fakat biz faizleri bir buçuk yıl öncesine fırlattık, yine döviz durmadı. Pazartesi'den beri ise YTL güçleniyor. Lafı uzatmayayım, yıllardır, hele bir önceki, dövizin de fırladığı krizi unutmadığımızdan, korkuyla biriktirdiğimiz döviz rezervini lazım olduğu anda kullanmadık, sınıfta kaldık. Kanaatimce, yarın ve ne zaman gerekirse bu rezerv kullanılmalı...
Yorumlar